Keloğlan, Akıllı Oğlan Masalı
Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, dağın yamacında, ormanın yanı başında keloğlanın yaşadığı bir köy varmış. Keloğlan’ın bir tek anacığı, anacığının da bir kel oğlu varmış. Dünyada başka kimseleri olmadığı için de hep birbirlerine destek olurlar, kuru ekmek yeseler bile kimselere belli etmezler, padişahlara layık yemekler yedik diyerek de kötü durumlarından kimseleri haberdar etmezlermiş.
Keloğlan hem çok akıllı aynı zamanda çok tembel bir insanmış anası ona bahçeden bir soğan al da gel oğlum dese iki saat düşünür, üç saat hesap yapar ve o soğanı nasıl ayağına getirebilir onu düşünürmüş. Ama sonunda bir yolunu bulurmuş. Fakat annesi de duruma çıldırır dururmuş. Günler böyle akıp giderken, Keloğlan’ın annesi hastalanmış ve bütün işler Keloğlan’a kalmış. O günden sonra, o tembel Keloğlan gitmiş yerine çok çalışkan ve aklı başında bir Keloğlan gelmiş.
Annesi yattığı yerden Keloğlan’a emirler yağdırıyor bizimki de oradan oraya koşuyormuş. Bu böylece günlerce sürüp durmuş. Keloğlan sonunda yorgunluktan bir köşeye düşmüş. O sırada bir fare keloğlanın yanına gelip: – Keloğlan keleş oğlan her işi beleş oğlan nasıl, çalışmak zor geliyor değil mi? demiş. Keloğlan gözünü aralamış ve fareyi kovalamaya başlamış fare tekrar gelmiş bu sefer iyice yaklaşıp:
– Hey duydun mu prensesin başına gelenleri, her kim prensesi iyileştirirse kral onu kızı ile evlendirecekmiş, deyip. Sonra bir çırpı da anlatmış. Güzeller güzeli prenses aylardır ağlayıp duruyormuş ve onu kimseler susturamıyormuş. Kızımı güldüren her kim olursa olsun onu prens yapacağım demiş kral. Keloğlan bunu duyduktan sonra:
– Bu iş böyle olmayacak başka şeyler yapmak lazım, diye hoplayıp zıplamaya başlamış. Öyle hoplayıp zıplayarak evlerinin yakınında bulunan dağın eteklerine kadar gelmiş. Sonra dağın eteklerinde açan çiçekleri toplamış. Bu çiçeklerin özelliği insanları kıkır kıkır güldürmesiymiş, annesinden öğrendiği kadarı ile eğer hepsini bir araya getirirse prensesi güldürebileceğini biliyormuş.
Bütün gün topladığı çiçekleri bazı karışımlar ile suladıktan sonra sarayın yolunu tutmuş az gitmiş uz gitmiş dere tepe düz gitmiş sarayın kapısına geldiğinde iki takla atıp sırada bekleyenlerin yanında sıraya geçmiş. Akşama doğru sıra kendisine geldiğinde neredeyse yorgunluktan uyuyacak hale gelmiş, onu içeri almışlar. Keloğlan hemen elindeki kağıdın içine sakladığı çiçekleri prensese uzatmış.
Prenses çiçekleri eline alır almaz kıkır kıkır gülmeye başlamış. Öyle çok gülüyormuş ki, kral, kraliçe ve beraberindekilerde prenses ile birlikte gülmeye başlamış. Prenses mutluluktan uçuyor gibiymiş. Keloğlan, o gün kurulan bir düğün ile prenses ile evlenmiş. Annesini hasta yatağından almış ve saraya getirmiş. Annesi de kel oğlunun başından kocaman bir öpücük kondurmuş.